16 Temmuz 2010 Cuma

...!

Gideceğini söyleyecek kadar yürekli olduğun için, bir kez daha sevilmeye değerdin aslında. Sustu dilim, ses etmedim.

Oysa daha geniş zamanlar hayal etmiştim. Bir düşün ortasında uyanmaya meyilliydim. Madem gitmen lazım, ne diyebilirim?

Sensizliğe alışmak sorun değil, zaten hep sensizdim. Sen gelince eksik olanın ne olduğunu anlamıştım. Kalbimin ortasında duran o koca boşluğu kaplamıştı varlığın. Biraz daha kalsan, deli gibi sevecektim.

“Biraz zaman ver bana” dedin. Al bütün zamanlar senin olsun. Benim takvimle kavgam ömrüm boyunca sürecek zaten, yarısını da sana veririm, çok mu?

İlk gün anlaşmıştım aslında, sen çıkmaz bir sokaktın. Labirentin bile ışığı vardır ucunda, senin köşelerin kendine dönüyordu. İnat ettim!

Hiç önemli değil bu gidişin, biliyorum geleceksin. Bir kış gecesi, yani dönünce şu yazın güneşi, kar yağarken usul usul, kendini yalnız hissedeceksin. Eve sığmayacak yüreğin, sokaklarda kedi gibi dolaşırken, üstün başın ıslanmış, üşüyeceksin. Bir aşkı olmasa bile, dost elini arayacaksın ve nerde olduğumu bileceksin.

O vakte kadar delirecek yüreğim. Kendimi tanıyorum. Tırnaklarımı geçirip avucuma kanatırcasına, bekleyeceğim. Tam unutup alışıyorken, telefonum çalacak. Uykumu böleceksin. “Sana ihtiyacım var” diyen sesine dökülecek gözyaşlarım.

Ne kadar uzakta olursan ol, koşup geleceğim. Hangi duamın kabul olduğunu bilemesem de, gökyüzüne bir teşekkür göndereceğim.

Şimdi gitmek istiyorsun ya, git! Bütün zamanları sende yitiririm. Bir müddet belki arasın diye beklerim. Ümidimi kaybettiğimde dönersin. Gitmen gerekiyorsa git! Sen bana, ben sana yazılmışsak eğer, biliyorum ki bu hikayeyi böyle bitiremezsin!

Hiç yorum yok: